NE ARAMIŞTINIZ ?
Haberler

Kırgısiztan'da Barış ve İstikrar konulu panel gerçekleştirildi.

17.12.2010

YÜÇAM, Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi (SAM) ve Türk İşbirliği ve Kalkınma idaresi Başkanlığı (TİKA) ortaklığında ve Yalova Ticaret ve Sanayi Odası sponsorluğunda, Termal Otel’de 'Kırgızistan'da Barış ve İstikrar' konulu çalıştay düzenlendi. Beş oturum şeklinde yapılan ve tam gün süren çalıştayın açılış konuşmasını YÜÇAM Müdürü Doç. Dr. Kenan Dağcı yaptı. “Kırgısiztan'da Barış ve İstikrar” konulu uluslararası çalıştayın YÜÇAM’ın ilk açılış etkinliği olduğunu söyleyen Doç. Dr. Dağcı, katılımcılara Uluslararası Çatışma Çözümleri Merkezi’ni neden kurduklarını ve nasıl bir yapılanma ve çalışma içerisinde olacaklarını anlattı.

YÜÇAM Müdürü Doç. Dr. Kenan Dağcı, ülkemizde sınırlı sayıda da olsa stratejik araştırma merkezleri bulunduğunu sözlerine ekleyerek, son olarak şöyle konuştu: “Stratejik araştırma merkezlerinin ilgi sahası oldukça geniştir. Daha mikro düzeyde araştırmaların yapılabilmesi ve stratejik bilgi ve düşünce üretilmesi, siyasal karar alıcılara ilgili alanda daha isabetli karar alma imkanı verecektir. Türkiye'de çatışma çözümleri alanında kurulan ilk araştırma merkezi olan YÜÇAM, çatışma çözümleri, barış ve güvenlik alanlarında araştırmalar yaparak ülkemizdeki bu boşluğu doldurmayı hedeflemektedir. Çatışma çözümleri araştırmaları temel olarak çatışmalara neden olan faktörleri araştırmakta, bu faktörlerin barış üzerindeki negatif etkilerini pozitif etkilere çevirmeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda YÜÇAM, çatışma, barış ve güvenliği etkileyen faktörleri; ekonomik, siyasi, askeri, sosyal, psikolojik, tarihi, antropolojik ve diğer tüm boyutlarıyla birlikte inceleyecektir. Merkezimiz; Türkiye Çalışmaları Yakın Bölge Çalışmaları Kıtalararası Çalışmalar ve Küresel Çalışmalar olmak üzere dört dalga boyunda meydana gelen ya da gelebilecek çatışmaları derinlemesine incelemeyi amaçlamaktadır. İlk çalışmamızı kardeş ülke Kırgızistan konusunda yapmaktan büyük bir heyecan ve memnuniyet duymaktayım. Kırgızistan'da barış ve istikrarın sağlanması sadece bölgesel anlamda değil küresel anlamda çok büyük önem taşımaktadır. Gelecekte Kırgızistan'ın jeopolitik yapısından dolayı önemli bir merkez haline geleceğini düşünmekteyim. Gerek siyasi gerekse iktisadi anlamda Kırgızistan'ın doğuya açılan en önemli kapı haline geleceğine inanıyorum. Yanı başındaki enerji kaynakları nedeniyle Kırgızistan'ın merkez bir ülke olması kaçınılmazdır. Kırgız kardeşlerimizin iç barış, huzur ve istikrarı yakalaması başta biz Türkiye'de yaşayan kardeşlerini mutlu edecektir.”

YÜÇAM Müdürü Doç. Dr. Kenan Dağcı’nın ardından YTSO Başkanı Celal Özel bir konuşma yaptı Özel konuşmasında,

“Dünyamız, 1990’ların başından bu yana baş döndürecek bir hızda küresel siyasi değişime sahne oluyor. Bir yanda kalıcı barış umudu artarken, diğer yandan bazı belirsizlikler ortaya çıkıyor. 

Günümüz dünyasında mesafelerin kısaldığı, iletişim imkanlarının arttığı, dış ilişkilerin geliştiği, ekonomik yapının bütünleştiği hepimizin malumu… Bütün bu olumlu gelişmelere karşın yaşanan hızlı değişimin etkisiyle farklılaşan güç dağılımı, şiddetini artıran terörizm olgusu, kitle imha silahlarının yayılması tehlikesi, sınır ötesi suç şebekelerinin faaliyetleri ve yasadışı göç gibi sorunlar, giderek dünya barışını daha fazla tehdit ediyor.

Buna küresel ısınma ve iklim değişikliği, ülkelerin gelişmişlik düzeyleri arasındaki farkın hızla artması ve artan karşılıklı bağımlılık nedeniyle yerel ekonomik sorunların kısa sürede küresel krizlere dönüşmesini de ekleyecek olursak, hep birlikte ne kadar çok küresel sorunla baş etmek zorunda olduğumuzu daha net görürüz sanırım…

Böyle bir küresel ortamda Türkiye, dünyada ve özellikle yakın çevresinde barışın tesis edilmesi ve korunması, istikrar ve refahın artırılması doğrultusunda çok boyutlu ve sağduyulu bir dış politika izlemektedir.

Üç kıtayı birbirine bağlayan ve çok önemli bir jeo-stratejik konuma sahip olan Türkiye, aynı anda bir Avrupa, Asya, Balkan, Kafkas, Ortadoğu, Akdeniz ve Karadeniz ülkesidir. Kısacası, Türkiye bir Avrasya ülkesidir.

Yakın bölgemize şöyle bir göz atacak olursak; Ortadoğu ve Kafkasya, barış ve istikrar için gösterilen tüm gayretlere rağmen, hala her an alevlenebilecek ağır sorunlar barındırmaktadır. Aynı şekilde Balkanlar’da da kırılgan bir durum söz konusudur. Bu nedenle, benimsenen etkin ve lider dış politika anlayışı, Türkiye için bilinçli bir tercih olduğu kadar, aynı zamanda bölgesel sorunların getirdiği bir zorunluluktur.

Türkiye, günümüzün küreselleşmiş dünyasında, uluslararası toplumun aktif ve sorumlu bir üyesi sıfatıyla, Batı’yla Doğu’yu, Kuzey’le Güney’i uzlaştırmak yönünde çaba sarf eden bir aktör rolündedir. Avrasya’nın merkezindeki coğrafi konumu ve geniş bir alana yayılan tarihi ve kültürel bağlarıyla, kültürlerarası diyalog ve etkileşimin geliştirilmesinde önemli sorumluluk üstlenmektedir.

İnsanların ve toplumun temel ihtiyaçlarının karşılanabilmesi ancak barışla mümkün olur. Barışın olmadığı bir toplumda insanların en önemli hakkı olan yaşama hakkı tehlikededir. Barışın olmadığı bir toplumda huzur, esenlik, kalkınma, güven, dayanışma ve özgürlük de olmaz. Bu değerler de insanlık için vazgeçilmezdir.

İnsanların temel ihtiyaçlarını bile karşılayamadıkları bir ortamda, sağlıklı bir ekonomi ve istikrardan söz etmek hak verirsiniz ki mümkün değildir.

Huzur ve ticaret, beraberinde zenginliği getirecektir. Biz bölgemizde barış, güven, istikrar ve refah üreten bir ülke olmak istiyoruz.

Elbette uluslararası arenada önemli görevlere soyunurken, kendi içimizde yaşadığımız birtakım sıkıntı ve sorunlara da çözüm bulmalıyız.

Türkiye'nin ve bölgemizdeki diğer ülkelerin gelişmesi, süreklilik kazanmış bir barış ortamında, siyasi ve ekonomik istikrarı koruyarak, demokratik ve çoğulcu yönetim sisteminde mümkündür.

Yeni riskler yaratacak ve ekonomide bin bir güçlükle elde edilmiş kazanımları riske atacak adımlardan kaçınmalıyız. Bu noktada her kesimden insana büyük sorumluluk düşmektedir. Birbirimizi rencide etmeden, konuşarak sorunlarımızı çözebilmeliyiz.

Şu da bir gerçek ki, toplumsal barışın önünde engel olan sorunlarımızı çözmedikçe, enerjimizi ekonomik gelişme için yeterince değerlendiremiyoruz. Huzurlu ortamda ekonomi de yeşerir, insanlar da daha mutlu olur, istihdam da artar.

Öte yandan bölgesinde olup bitenleri bilmeyen, bölge ekonomilerini incelemeyen bir ülkenin bölgesel güç olamayacağına inanıyorum. Bilim kurumları olan üniversiteleri çevre ülkelere doğru bakmayan bir ülke, küresel oyuncu olamaz. Bu nedenle YÜÇAM tarafından hayata geçirilen bu tarz etkinlikleri çok önemsiyor ve yakından izliyorum.

Ticaret yapmak için öncelikle, güvenilir ortaklara ihtiyacımız olduğu muhakkak. Bölge ülkelerinde özel sektörün gelişmesi, ticaretin önünü açacaktır.

Bugünkü Çalıştay’da mercek altına alacağımız Kırgızistan ile son yıllarda ivme kazanan bir ekonomik ilişkimiz var. Rakamlar, iki ülke arasındaki ticaret hacminin 2002 yılından bu yana %500 artış kaydettiğine işaret ediyor.

Kırgızistan’da halen faaliyet gösteren pek çok farklı sektörden 300 civarındaki Türk firmasının, toplam 400 milyon doları aşan yatırımı bulunuyor.

Orta Asya’nın en demokratik ve serbest ülkesi olması; yabancı yatırımlara son derece açık politika izlemesi; DTÖ üyesi olan tek Orta Asya ülkesi olması; üretim, ticaret, inşaat ve diğer sektörler de büyük boşlukların bulunması; Orta Asya pazarlarına ve hammaddeye ulaşma kolaylığı; uluslararası kuruluşların desteğinin olması; ortalama işçi maliyetlerinin düşük olması; enerji fiyatlarının ucuz olması; eğitimli nüfusun oranının yüksek olması gibi faktörler Kırgızistan’ın yatırımcılar açısından yıldızını parlatıyor.

Türkiye ile Kırgızistan arasındaki ilişkilere ışık tutacak Çalıştay’ın sonuçlarının her iki ülke için de hayırlı uğurlu olmasını diliyor, sizleri saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.”dedi.

Çalıştayın ilk panelin başkanlığını yürüten Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi (SAM) Başkanı Prof. Dr. Bülent Aras, Celal Özel’in ardından kürsüdeki yerini alarak katılımcılara şu şekilde seslendi: “2010 yılı bir Türk etkinliği yılı oldu. Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatına Kazakistan dönem başkanlığı yapıyor. Türkiye ise Asya’da güven arttırıcı önlemler konferansına dönem başkanlığı görevini üstleniyor. Bunun yanında Türkiye’nin Avrupa komisyonuna dönem başkanlıkları var. Yani baktığınız zaman Avrasya coğrafyasının en önemli uluslar arası kurumlarına Türk dünyasına mensup ülkeler başkanlık yapıyor. 2010’daki bu renkli görüntünün yanında bazı sorunlarımız, meydan okumalarımız da oldu. En önemli sorun da; Kırgızistan’da ortaya çıkan sorunlar oldu. Bu sorunların çözülmesi bu coğrafyadaki Türk etkinliğinin kalıcı olması açısından da çok önemli. Bu anlamda biz Türk Dış Politikası yapıcıları olarak bu yıl Türk Dünyası Konseyi’ni kurduk. Bu konseyle, Türk dünyasında barış ve istikrarı, bir Türk etkinliğini sağlamayı amaçlıyoruz. Bu çalıştayın hemen sonrasında 3-4 gün sonra Türk Dünyası Medya Konseyi var. Bir anlamda akademyanın araştırma merkezlerinin bu işin içinde olması bize ayrıca güven veriyor. YÜÇAM’ın da bu anlamda büyük katkısı olduğuna inanıyorum. Türk halkının küresel, bölgesel sorunlarda söyleyecek bir sözü var. Bu sözün taşınması lazım. Bir kriz ve belirsizlikler çağında yaşıyoruz. Bu çağda hepimize görev düşüyor. Tarihi, kültürel ve stratejik derinliği ile bu sorunların çözümünde katkı sağlayacağımızı düşünüyorum. Bu anlamdaki her çabayı da destekleyeceğiz. Önümüzdeki dönemde Kırgızistan’la ilgili İstanbul’da çok önemli bir toplantı yapılacak. Bu toplantıda YÜÇAM’ın faaliyetlerinden çıkacak vizyonun bu toplantıya da ışık tutacağını umuyorum.”

Yalova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Niyazi Eruslu, kürsüdeki yerini alarak, katılımvcılara şunları söyledi: “Kırgısiztan'da Barış ve İstikrar konulu uluslararası çalıştayla, uluslararası sorunların çözümünde Türkiye’nin lider konuma geçmesinde akademiya olarak bir katkı sağlanması amaçlanmıştır. Bu çalıştayın üniversitemizin Türkiye ve dünyada saygınlık kazanmasına vesile olmasını diliyorum.”Belediye Başkanı Yakup Koçal, Rektör Eruslu’nun sunumunun ardından konuşmasını yapmak üzere kürsüdeki yerini aldı.
 
Yalova Üniversitesinin mekan ve öğrenci sayılarının kente katacağı ekonomik değerin ötesinde, kültürel olarak da önemli katkılarının olacağını yineleyen Koçal, bugünkü çalıştayın bunun bir başlangıcı olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Çatışma deyince aklıma iki şey geliyor. Ülke bazında, bölgesel ve uluslar arası boyutta ama bu mikro tahlillerin doğru yapılması ve ortaya çıkacak sonuçların uygulamaya konması çok önemli. Tabi ki mikro çalışmalar önemli. Bana makro düzeyde çatışmaların iki nedeni gibi var geliyor. Bir tanesi uluslararası siyasetin ve stratejinin ajite ettiği olaylar. Bunun da tek çözümü devlet olarak güçlü olmak. Bunlara mahal vermeyecek ve fren yaptıracaksınız. Gerekiyorsa karşı sistemi kuracaksınız. Ama ikincisi daha derin olan ve uzun vadeli olan insanların halkların mutluluğunu ve refahını engelleyen halklar ve milletler arasındaki bir tahakkümü yansıtan gençlere işlemiş bir anlayış ve zihniyetlerdir. O da bazen etnik, bazen kültürel ve bazen sınıfsal nedenlerle gündeme gelen zulüm hikâyeleridir. Türk milleti olarak bizim genetiğimizde bu yoktur. Bizim genetiğimizde adalet kavramı vardır. Biz herkesle kolay hamur olmuşuz. Bu da bizim Türk milleti olarak dünyadaki barışı oluşturma şansı yüksek olan özelliklerimizden bir tanesi. Bu iki ana gerekçenin yansıması olarak mikro gerekçelerinde doğru olarak tahlil edilmesi önemlidir. Türkiye içindeki çatışmaların ikinciden değil de birinciden kaynaklandığının bilinmesi gerektiğine inanıyorum.”Çalıştayın konuşmacılarından biri de Yalova Vali Yardımcısı Saim Eskioğlu oldu.

Yalova’ya ayrı bir dere katan böylesine bir etkinliği düzenleyen herkese teşekkür ederek konuşmasına başlayan Eskioğlu, şunları söyledi: “Yeni bir yıla başlangıç için önümüzde sayılı günler kaldı. 2010 yılı sona ererken, içinde sürüklendiğimiz sosyal ve siyasi süreçleri takvim yapraklan gibi çevirip, yeni süreçleri başlatmak mümkün olmuyor. Olaylar, kendi mantık çerçeveleri içersinde zuhur ediyor, nihayete ererken bile bir başka çehreye bürünüyor. Bu şekilde birbirine eklemlenen sosyal olaylar için başlangıçlar ve sonuçlar tayin etmek mümkün gözükmüyor. Bilhassa, altında derin tarihsel dinamiklerin bulunduğu, mülkiyet ve üretim ilişkilerine dayalı etnik sorunlar için başlangıç ve sonlar tayin etmek güçlük arz ediyor. ‘Kırgızistan'daki Barış ve İstikrar’ konulu bu Çalıştay'a katılan akademisyenleri, siyasetçileri ve bürokratları bilimsel kriterleri nazarda tutarak, sahada uygulanabilir tavsiyeler ortaya koymak gibi gerçekçiliğe dayalı, hayalperest olmaya imkan tanımayan bir çalışma bekliyor. Öte yandan, yeni bir yılın başlangıcında, umutlarımızı canlandırdığımız, yeni bir başlangıç yapabilmek üzere tazeleme ihtiyacı duyduğumuz günlerdeyiz. Gerçekçilik adına kalıplaştırdığımız düşüncelerden ve önyargılardan uzaklaşma, kendimize ve yanı başımızdaki kişilere ve olaylara daha önce bakmadığımız bir açıdan bakma fırsatını bugünlerde kendimize bahşedebiliriz. Bu şekilde, birbirimizi muktedir kılabilir, zorlukları birlikte aşabiliriz. Kırgızistan'da veya dünya'nın başka yerlerinde etnik husumet çehresine bürünmüş, çatışmaları tamamen ortadan kaldırmanın zor bir süreç olduğunu, kendi tecrübelerimizden de biliyoruz. Ancak, çatışmalar kontrol edebilir, etnik çatışmalar pozitif rekabete dönüştürülebilir. Buna muktedir olduğumuzu, Orta Asya'da Türk halklarının ortak tarihine baktığımızda daha iyi anlayabiliyoruz. Tarihimiz çatışmaların değil, uzlaşmaların tarihidir. Farklı ekonomik yapılar ve mülkiyet ilişkileri karşılıklı bağımlılık içinde zengin bir çeşitlilik yaratmıştır. ‘Pazarı ve mezarı bir olan’ Orta Asya'da kardeş halkları bekleyen en büyük tehdit, pazarın yani sosyal dokunun ayrılması, dağılmasıdır. Adalete dayalı karşılıklı bağımlılık ilişkileri, üretirken ve paylaşırken bir arada olmayı gerektirmiş, bayramları da, yasları da ortak kılmıştır.”
 
“Kırgısiztan'da Barış ve İstikrar” konulu uluslararası çalıştayın kapanış konuşmasını ise Kırgızistan Narin Valisi Mambetov Turdubek yaptı. Yaşanan sıkıntıların sebeplerinin çok derinde yattığını ifade eden Turdubek, “Sadece şunu kesin olarak söyleyebilirim; ne Özbekler ne de Kırgızlar bu çatışmadan karlı çıkamadı. Böyle çatışmaları çıkarmaktan menfaati olanlar ve keselerini doldurmakla meşgul olanlar kazandı” dedi.İslam Kerimov’un ‘Bu Özbeklerin ve Kırgızların suçu değil. Burada üçüncü bir güç söz konusu’ cümlesini hatırlatan Narin Valisi Mambetov Turdubek, “Aslında bu haklar çok sağduyulu davrandılar ve hepimizde buna şahidiz. Bu sağduyu çatışmanın derinleşmeden bitirilmesine neden oldu. Çatışmayı ortaya çıkaran aslında farklı etnik gruplar. Bunları belirlemek de ne yazık ki çok zor. Bu trajik olaylara katkısı olanların suçu aslında. Bir kez daha sabır ve sağduyunun kazandığını görüyoruz. Özbekler ve Kırgızlar her zaman dostane ilişkiler içerisinde yaşamıştır ve bu da çatışmanın derinleşmemesinin sebeplerinden bir tanesidir” diye konuştu.

Yaşanan çatışmadan sonra yeni bir yol izlediklerini kaydeden Turbubek, sözlerini şu şekilde tamamladı: “Daha önce komünist ideoloji hakimdi. Kırgızistan’ın bağımsızlığını ilan etmesinin üzerinden 19 yıl geçti. Hayat tecrübesi şunu gösteriyor. Bir rejimden başka bir rejime geçerken bazı bakış açılarınızı değiştirmeniz ve sabit kılmanız çok zorlaşıyor. Nisan ayındaki olaylardan sonra biz yeni bir yol seçtik. Bu bağımsızlığımızın da yeni yoluydu. Yeni bir parlamento düzenine geçildi. Tabiî ki çok çalışmamız gerekiyor. Ama şunu biliyoruz ki; bizim seçtiğimiz yol çok zor, özelliklede ekonomik kriz şartlarında. Dolayısıyla Türkiye’nin desteğine ihtiyacımız var. çünkü Türkiye’nin parlamento düzeyinde bir tecrübesi var. bu tecrübeden biz de yararlanabiliriz. Bu sorunun çözülmesi çok önemli. Sadece Kırgızistan’ı değil tüm dünyayı da etkiliyor aslında. Bir program geliştirmeye çalışıyoruz. Bu programa da bir çok tavsiyeler öneriler, bugün konuşacağımız tavsiyeler de yer alacaktır. Bu organizasyonu düzenleyen Yalova Üniversitesi ve Dışişleri Bakanlığı’na teşekkür ederim. Türk halkına da teşekkür ediyorum. Çünkü Türk halkının kalbi de bizimle birlikte atar.”Tam gün sürecek çalıştay çeşitli oturumların ve tartışmaların yapılması ile son buldu